Çınar'ı uyut, yedir, yemek yap, temizlik yap, ütü yap, bulaşık yıka, çamaşır yıka, Çınar'ı yıka :) Oyun oyna, eşe zaman, çocuğa zaman derken tüm gün nasıl geçiyor anlamıyorum. Yatcaz kalkcaz yatcaz kalkcaz hooop herşey yine aynı. Monotonluk demek istemiyorum da herşeyin sıralı, tam takipte olması bazen yoruyor insanı. İşte bu yoruldum dediğim zamanlarda eskiden hep "hadi biraz uyuyayım" der, daha da yorgun kalkardım. Bünye az uykuyu kabul etmiyor da, dahası da bekarlıktaki gibi olmuyor. Artık uykusuzluğu koyverdim. Malum Çınar Paşa doğduğundan beri hala (14 aylık olmak üzere) her gece en az 5-6 kez kalkar. Denediğim şeylerden pek bi sonuç alabilmiş değilim, o yüzden koyverdim dedim ya, o nasıl istiyorsa öyle oluyor, uyuduğum 3-5 saatte gidebildiğim yere kadar beni idare ediyor. O mutlu olsun da, aman hasta olmasın da diye devam ediyor işte cümlelerim. Çınar'dan ve ev işlerinden vakit kalan zamanlarda da ya kitap okuyorum, ya da hobi,dikiş işleriyle mutlu oluyorum. Beni gerçekten uyumaktan daha mutlu kılıyor. Buda birkaç gündür fırsat bulduğum aralarda diktiğim uydurmasyon bir kalem etek. Kumaşın fiyatı gülünç bir fiyattı bir ara almışım. Dedim berbatta etsem ben bunu dikicem. Sonuç budur, fotolar elbette şahane değil, Çınar'la dışarı çıkıp güzel bahçemizde fotoğraf çekmeyeyse fırsat kalmıyo, idare edin artık ;)
Eski bir eteğimi direk kumaşa yatırıp kestim.
Bel kısmına bir şerit dikip, arkadan iki ufak pens attım. Etek ucunu yapışkanlı tela ile kapattım.
Annemin senelerdir eskidiği için kullanmayıp, baza altında sakladığı perdeyi görünce kapıvermiştim, ben bundan bişeyler yaparım diye. Velhasılı kelam dedim bundan etek olur. Burda dergisi 2013/04 sayısında payetli pembe bir eteğin patronunu çıkardım, altına saten kumaştan astar dikip, üzerine de perdeden biçtim. Pek kolay olmadı aslında, çünkü delikli yerleri dikiş tutturabilmek epey zormuş. Ve işte sonuç.
Benim küçük yaramazımdan fırsat kalan zamanlarda, aslında bi bakıma da stres atmak için kendimce birşeyler yapmaya çalışıyorum. Beni inanılmaz rahatlatıyo. Bunu da belki bayrama kullanırım diye 3 günde (e Çınarla ancak) yapabildim. Ben giymedim ama ablamın kara önlüklü halini hatırladım yapınca :) Sonucu mu?Sevdim sanki yaa :)
Malzemeler :
1 - Keçe olursa daha iyi olur ama elimde olmadığı için saten bi kumaş kullandım.
2 - Yaka modelini çizmek için kağıt
3 - Çeşitli boncuklar
4 - Dikmek için iğne - iplik (yapıştırılabilirde ancak ben garanticiyim :)
Kumaşa yaka şeklini ,dikme payını da vererek çizip kesiyorum.
Ben kumaşı kıvırıp makinada diktim, elde de dikilebilir. 2 adet sap diktim. Boncukları istediğim düzende dikmeye başladım.
Sonraaaaa baktım boncuk yetmiyor, gittim tuhafiyeye bu hazır gül kurdeleleri buldum hoşuma gitti, ortalarına birer boncuk daha diktim.
Bu ara benim kaşıkla ya da çatalla verdiğim hiçbirşeyi beğenmeme, yemek istememe, kafayı direkt çevirme, ağlayıp mızmızlanma triplerinde benim miniğim. Ancak kaşığı ya da çatalı eline tutuşturduğumda dünyanın en mutlu ve aynı zamanda da en kirli insanı olabiliyor kendileri. Kendi kendini besliyor olabilmenin verdiği mutluluk bu biliyorum. Hatta kaşığa çatala gerekte duymuyor, hooop elle hallediveriyoruz işimizi. Tabi bu yeme esnasında batan yerler, üst baş (hem onun hem benim), yemek bitiminde bu batan üst başın ve etrafın temizlenmesi cabası. Bu tür uygunsuzlukları kabul etmeye karar verdiğimden beridir belkide, onun ileriki yaşamına da katkısı olduğunu düşünmemden daha rahat davranmaya başladım. Neleri yiyip neleri yemeyeceğine kendisine karar veriyor zaten. Okuduğum bir kitapta 1 yaşından sonra bebeklerin kendi kendilerine yemek yeme isteklerine karşı çıkarsanız yeme problemleriyle karşı karşıya kalırsınız diyordu. Çözümü ikisini bir arada götürmeye karar vermekte buldum. Hem önüne kendisinin yiyebileceği bir şey veriyorum, hemde arada kendim besliyorum. Çünkü sadece onun kendi yemesiyle içim rahat etmiyor, "az yedi" ya da "doymadı" diye söylenip duruyorum. Ama aslında onlar ne istediklerini çok iyi biliyorlar. Söylenen şarkılar, edilen danslar tamamen her öğün benim animasyon başarılarıma kalmış durumda :)
Bu sene daha bi huysuzca baş gösterdi bende bu geçiş dönemi. İnsanı derin bi yanlızlık duygusu sarar, (halbuki öyle değilim benim kocamaaaaan bi arkadaşım var tüm gün yanımda) yapraklar solar, herşeyin tükenme noktasına geldiğini hissettirircesine sıkar insanı herşey, en ufak şeylere üzülüp ağlayabilme, sinirlenebilme hali, boğdukça boğan duyguların yoğunluğundan mütevellit çaresizlik hissi, saçımı başımı bile toplamak istemeyişler, evse hak getire, ama nedense bol bol yemek yeme hevesleri, gidip gelip dolap önü dikelmeleri, duygusal her şarkıda bi çene titretme sendromları..... Allah başka dert vermesin :) der ve böyle de toparlarım can sıkıntılı halimi. Sevmem ben be mevsim geçişlerini bak şimdi yazarken anladım. İki güneş açmasıyla açılan kol bacak mıdır beni böyle hissettiren, yoksa bi rüzgarla, giyip ceketi botu, çıkartmak mı battaniyeyi bazadan? Ne yapacağını bilmez haller. Daha şimdiden yaz fotolarına bakarak hayıflanmaya başladım bile.
Sosyal Jetlag olmaktan korkuyorum sanırım. "jetlag" kavramı uzun uçak yolculukları sonrasında kişilerin, aynı gün dönümünü yaşamakta karşılaştıkları sağlık ve sosyal problemler diye bilinir. Yapılan araştırmalar jetlag kavramının artık seyahat alanından çıkıp, iş ve sosyal yaşama taşındığını ortaya koymuş. Yani evde yada işte de "sosyal jetlag" rahatsızlığına yakalanmak an meselesi imiş miş miş. İşte bu kışın gelmesiyle eve tıkılma halim sonucu oluşabilecek tükenme, uykusuzluk (o gerçi hep varda), aşırı yorgunluk, sinirlilik, mutsuzluk, isteksizlik, motivasyon azlığı, gece ve gündüz döngüsünün tam tersine dönme gibi durumlar beni "Neyin var?" sorusuna, "Ay sorma sosyal jetlag oldum şekerim" demem için yeterli sebep sanırım. Neyse güzel güzel şarkılar dinlemeliiiii, oyunlar oynamalııııı, yemekler yapmalıııııı, yazılar yazmalıııııı, bişeyler dikmeliiiiii, bu dönem de böyle geçirilmeliii :)
Bu aralar beni en mutlu ettiğini hissettiğim şarkı, çok güzel değil mi?
Kaç zamandır yaptım, yapıcam, koydum koyucam derken oldu sonunda. Bloglarda karşıma çıkan, ahanda bunu bende yaparım kiii dediğim birşeydi. Denedim oldu, hemde çok basit oldu, giydim mi henüz hayır. Kısmetse seneye, tabi içine girebilirsem :)
Kesmeye biçmeye hazır bir kot pantolon
İstediğiniz boyda, içine kıvırma payını da göz önüne alarak kesiyorsunuz.
Aradaki dikiş yerlerini ayırıyorsunuz
Kestiğiniz paçadan tek kat bir parça kesip ön tarafa uygun ölçüde dikiyorsunuz.
Arka tarafı da düz bir şekilde içten kıvırıp dikiyorsunuz.
Etek uçlarını iğneleyip istediğiniz boyda kıvırıyorsunuz ve dikiyorsunuz.